5 Ocak 2012 Perşembe

Kültür Şok! u

Kültür şoku çok olası bir şey interrail ardından, çünkü seyahat sırasında ne yazık ki ülkemizde insan gibi yaşamadığımızı anlıyoruz. Çok acımasız bir yorum gibi gelse de kulağa emin olun az bile söylüyorum.

Ülkeye ilk ayak bastığınızda anlıyorsunuz bunu, mesela birine sizin hatanız yüzünden çarptınız ve tam ağzınızdan özür dilemek geçecekken karşınızda size gülümseyerek özür dileyen birini görüyorsunuz. İşte bu şoku atlatamadan karşıya geçmek için yolun kenarına geliyorsunuz ve gelmenizle arabaların durup yol vermesi bir oluyor, siz acaba bir şey mi oldu diye salak salak bakarken bile sabırla hiçbir korna çalmadan sizi bekliyorlar. Evet, bu anlattıklarım bir ütopya değil medeniyet.
Ülkemizde insanların iç içe minibüste, metroda, metrobüste seyahat ettiklerini görürsünüz, evet bu orda da var ancak durum biraz farklı; seyahat ederken sıkışmak zorunda bile kalsalar birbirlerini rahatsız etmemek için şekilden şekle giriyorlar, size değmemek için o rahatsız konumda dakikalarca durabiliyorlar, bizdeki gibi “amaaan napıyım yer yok” demiyorlar kısacası.
Bunun yanında Paris’de karşılaştığım bir olaydan örnek vereyim; bizde dilenci olaylarını biliriz, Arena programı sayesinde hiçbirine inanmayız ve sanki hemen arka sokakta son model bir arabası varmış gibi gelir ve elimiz cebimize çoğu zaman gitmez, ancak orda durum şaşırtıcı bir şekilde farklı, aynı şeyi İtalya’da da gördüm, metroya bir dilenci biniyor ve hiçbir şey söylemeden elindeki metal kabı tutuyor, bir vagonu gezdiğinde kabı neredeyse ağzına kadar parayla doluyor ve dilenci iniyor, bir sonraki durak başka bir dilenci biniyor ve insanlar yine kabı parayla dolduruyor ve bu böyle 2-3 sefer daha devam ediyor. Gerçekten eli açık insanlar ve dayanışmaya sadece bu yolla önem vermiyorlar, aynı zamanda kimseye fark ettirmeden gün içerisinde de güzel dayanışma örnekleri sunuyorlar. Mesela Paris’te metroya binmek isteyen yoksul bir insan vardı ancak parası olmadığı için turnikelerde bekliyordu, bir Parisli adam turnikelerden çıkarken kapıdan geçmedi ve adama eliyle işaret ederek geçmesini söyledi. Yoksul adam geçtikten sonra kapı kapanmadan kendisi zorda olsa hızlıca geçti.

Bilmiyorum İstanbul’da büyük şehirde yaşadığım için mi bunları görmüyorum ama sonuçta Paris,Roma ‘da büyük metropoller.

Bunların yanında bir de kirlilik mevzusu var tabii ki, bunu da şu hikaye ile örnekleyeyim;
İlk günlerden bir gün metro bekliyordum ve hiçbir işim yoktu. Elinde bir şeyler yedikten sonra çöp tutan bir adama gözüm çarptı, elindeki çöp oldukça fazlaydı ve çevrede hiçbir çöp kutusu yoktu. Adamı takibe aldım çünkü içimden “ Evet bu adam çöpü yere atar ve bende bir Türk’ten hiçbir farkları olmadığı tezimi doğrularım” diyordum heyecanla. Metro geldi ve beraber aynı vagona bindik, adam oturdu ve eliyle koltuğun oraları kurcalıyordu, benim yüzümde küçük bir gülümseme belirdi ve heyecanla adamın eline baktım, ama hala çöp duruyordu. Daha sonra bir yaşlıya yer verdi ve bir elinde laptop çantası bir elinde de çöpleri zar zor ayakta durmaya çalışıyordu. Aniden sinirlenerek “at şunu be adam!” diyesim geldi. Uzun bir yolculuk sonunda ikimizde aynı durakta indik ve bilin bakalım ben ne yaptım? =) yolum oraya düşmemesine rağmen adamı takip ettim. Adam metronun yürüyen merdivenlerinden çıktı ve gördüğü en yakın çöp kutusuna ( metro binasının en köşesinde) dirayetli bir şekilde yürüdü ve mutlu son! Çöpü attı.

Tabii ki bizde buna yakın durumlara düşüyoruz ve çevremizde hiçbir çöp kutusu konulmadığını görünce “ ee napıyım çöp kutusu koymamışlar koysalarmış kardeşim” diyip bazen usul usul bazen “çöt!” diye yere atıyoruz.

Sakın gurbetçi dostlarımın bu durumda olmayanları bana alınmasın, benim bahsettiğim kişileri illaki onlar da görüyorlar ve utanç duyuyorlardır. Evet, sizden bahsediyorum! “ Doğduğundan beri bu medeniyet ile yaşayıp hala medeni olmayan bir insan gibi yaşamaya devam edenler.”.Çıkın artık Türk mahallenizden. Özellikle Viyana’da rastladım size. Uzaktan yere tüküren birini görüyorum ve yakınına gidiyorum bir bakıyorum ki Türkçe konuşuyor. Metroya bir grup genç giriyor ve bütün herkesi rahatsız edecek şekilde Türkçe küfür ediyorlar. Bağıra bağıra konuşan bir kız görüyorum yanına gitmeden kendimle bahse giriyorum, kesinlikle Türk olmalı, ve sonuç Türk! Metrodaki diğer insanların bir bakışı var ki konuşmasalar bile her şeyi anlatıyor tavırları. Yazık! Böylesine medeni bir insanın; Atatürk’ün, kurduğu ülkenin insanları nasıl oluyor da bu kadar yozlaşmış olabiliyor aklım almıyor. Sonuçta sen orda büyümüş olsan da annen baban Türkiye’ de yetişmiş. Hadi aileyi bıraktım hiç mi çevreye bakmıyorsun be arkadaş! Hiç mi demiyorsun “ Vay arkadaş bu insanlar niye benim gibi davranmıyor”. Ya da diyorsun ama “biz türküz böyleyiz bizi beğenmiyorlarsa onlar kaybeder” sonucuna varıyorsun. Yazık! He tabii ki şunu diyebilirsin “ arkadaş sen birkaç gün gezdin bilmiyorsun burada da bu anlattığın gibi Türk olmayan vatandaşlar var” . Evet, elbette var ama arkadaş sen kötüyü mü örnek alacak adam seçtin kendine.
Bu olaya çok tepkiliyim bunun nedeni tanıştığım her 2 yabancıdan 1 i benim Türk olduğuma inanmadı. Hepsi nereli olduğumu sorduğunda ve "Türküm" cevabını aldıklarında tepkileri neredeyse aynı oldu; "Kesinlikle dalga geçiyorsun, Türk olamazsın" . Bunun nedenini sorduğumda üzücü bir şekilde bana şu açıklamayı yaptılar; " Türkler genelde kaba, pis, ve medeniyetsiz olurlar, ama sen hiç öyle değilsin" . Ben ilk başta bunu tarih derslerinden " barbar Türkler" olarak öğrendikleri yüzünden olduğunu düşünsem de zamanla hepsinden aynı şeyi duyduğumda ve Viyana'yı gördükten sonra neden böyle söylediklerini çok iyi anladım.

Gelelim ülkemin Avrupa’ya göre güzel yanlarına, “hmm.. şeyyy” bulması oldukça zor, ama sanırım bizdeki samimiyet gezdiğim çoğu Avrupa ülkesinde yok, İtalya hariç. İtalya birçok yönden bize benzese de tek farkları medeni olmaları. Sanırım bu da azımsanamayacak kadar büyük bir fark.
Bu seyahat bitti ve evime döndüm, uçaktan İstanbul’ a indim, havalimanından tam çıkarken üzerimdeki 3 çantadan birisiyle dönmek isterken bir abiye çarptım, tam ağzımdan affedersiniz sözü çıkacaktı ki; güzel amcamın ağzında şunlar döküldü “ yavaş a.k. yavaş! ”. Evet işte o anda yüzüm düştü ve İstanbul’un bana “ Hoş geldin Aykut” dediğini duyar gibi oldum.
Hoş bulmadık İstanbul !!

2 yorum:

  1. Adsız18:28

    Bu konuda hiç yorum olmamasını, haklı olmanıza ve diyecek sözümüzün olmamasına yoruyorum. Blog için ayrıca teşekkür ederim, bir çok konuda çok yardımcı oldunuz.

    YanıtlaSil
  2. Selamlar, yorumun için teşekkür ederim keşke durum böyle olmasaydı ama bu ülkenin medeni,çağdaş insanları yurt dışına daha çok gittikçe ve gelen insanlar ile daha çok buluştukça bu kötü imajımız düzelir diye "hayal ediyorum". Soruların olursa facebook sayfasına beklerim. Kolay gelsin.

    YanıtlaSil