29 Mart 2012 Perşembe

İTALYA

Uzun süredir süren koşuşturmalarım sebebiyle uzak kaldım yazı işlerinden ve bu yüzden bugün ayrı bir motivasyon içinde yazıyorum. Öncelikle kısa bir teşekkür etmek istiyorum. Blogdaki soruları, ilgileri ve yorumlarıyla zenginlik katan herkese teşekkür ediyorum bunun yanında facebook hesabından her türlü sorularınızı sormaya devam etmenizi diliyorum ve yazıma başlıyorum.

 Artık gidiş evresini tamamladığımıza göre geriye sadece nasıl en verimli gezerim sorusu kalıyor. Bunun çözümü gitmeden ayrıntılı bir araştırma olacaktır. Ben bu araştırmayı yapmaya üşenen :) ve araştırıp da hala acaba daha fazla nasıl bilgi edinebilirim diyenler için yazıyorum.

 Seyahate çıkmanıza yaklaşık olarak 2-3 ay kaldı ve şimdi tam zamanı araştırmaya başlamaya. Ben bu yazılarımı gezdiğim sırayla ve gözlemlerime dayanarak yazacağım, bu yüzden önceden gitmiş arkadaşlar “hadi oradan orası süperdi” , “ya bırak kardeşim berbat bir yer orası amma abarttın” tarzı yorumlar lütfen yapmasınlar, unutmayalım ki gidilen şehirlerden alınan keyifler ve hoşnutsuzluklar tamamen sizin kişiliğiniz ile alakalı. Bu yüzden yazarken olabildiğim kadar objektif olmaya çalışacağım. Hadi bakalım rastgele…

İTALYA

 Yaşamak istediğim bu ülke ile ilgili genel bilgiyi burada uzun uzun anlatmak yerine size direk link veriyorum sıkılmayın diye :)

http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0talya

 Hepimiz İtalya’ya; gerek futbolu, gerek yemekleri, gerekse insanının güzelliği =) yüzünden oldukça sıcak bakmışızdır. Ancak bana kalırsa her şeyin başında bize her yönden benzerlikleri ve sıcaklıkları ile sevilecek bir memleket. Zaten kuzey ülkelere gidildikçe bu daha iyi sezilebiliyor. Sırasıyla gittiğim şehirleri detaylarıyla yazacağım. Ama öncelikle gittiğim şehirleri ve beğeni oranımı yazmak istiyorum.

Roma (5 yıldız)
Floransa (4 yıldız)
Venedik (3 yıldız)
Napoli (0 yıldız)

 Bu şehirlerin yanında Milano da yaklaşık 1 dk kadar garında bulundum :)

 İtalyanca hocam ben gitmeden önce bana İtalya kuzeyden güneye fakirleşir ve mütevazıleşir demişti. Buna gittikten sonra kesinlikle karar kıldım. Zaten Amsterdam’da tanıştığım Milanolu adını hatırlayamadığım arkadaş da bana aynı şeyi kendisi kuzeyli olmasına rağmen itiraf etmişti.

 Bunun yanında çift iseniz bu şehirlerden Venedik’e 4,5 yıldız verilebilir. Çünkü oranın enerjisi kesinlikle tek olanlar için uygun değil :) Sadece sıkkınlık ve “bumuymuş be abartılan Venedik” demenize sebep oluyor. Tabii ki bu verdiğim 3 yıldızın sebebi, şehrin çok etkileyici bir şekilde suyun üzerinde kurulu olması ve açıkçası çok keyif aldığım San Marco Meydanıdır.

 Roma, eğer ki mimariyle veya tarihle ilgileniyorsanız anlatmama gerek yok zaten direk yaşamak isteyeceğiniz şehir olma yolunda zirveye oturacaktır. Ancak daha çok gece hayatı, çılgınlık arayan biriyseniz kesinlikle 3 ten fazla yıldız vermezsiniz, çünkü bunlar yok denecek kadar az. Ama ne olursa olsun şehrin görkemi sizi etkilemeye yetiyor. Şöyle bir ortam düşünün; hostelden çıkıp köşeyi döndüğünüzde çok eski bir bina görüyorsunuz (ama çürümemiş, iyi bakılmış), biraz daha yürüyünce görkemli bir çeşme ve üzerinde Roma dizileri veya filmlerinde gördüğümüz S.P.Q.R. yazısı, yolun karşısına geçince kocaman bir yapı, o da ne en az 1500 senelik bir bazilika, iki adım daha atıyorsunuz ve gözden kaçırmanın imkânsız olduğu Il Colosseo ve daha niceleri… Böyle bir ortamda mutsuz olmak neredeyse imkânsız.

 Gelelim Floransa’ya… Kesinlikle eğer Roma ve Prag diye bir şehir olmasaydı yaşamak isteyeceğim şehir olurdu. Bir şehir bu kadar mı mükemmel düşünülerek ve planlanarak yapılır, bu kadar mı güzel bir mimarisi olur, bu kadar mı öğrenci dolu olur. Kafanı dinlemek istiyorsan, eğlenmek istiyorsan, sosyalleşmenin zirvesine varmak istiyorsan, tarihi yaşamak istiyorsan, sevgilinle romantizm yaşamak istiyorsan, hepsi için belki de en iyisi var. Ama bana göre tek eksiği İstanbul’a, Roma’ya oranla küçük bir yer olması ve ben küçük yerlerden biraz sıkılan bir insanım, eğer ki siz değilseniz favori yeriniz olabilir.

 Vee yıldızı parlamayan Napoli.. Ne yazık ki kenar mahalleyi yakında görmüş biri olarak, Napoli beni bu özelliğiyle hiç hayrete düşürmedi. Kendimi sanki Fikirtepe, Bağcılar, Sulukule karışımı bir yerde geziyormuş gibi hissettim. Şehrin birkaç tane eski kilisesi, bazilikası kaldıysa da, insanda sanki ertesi gün yıkılır bu hissi veriyor. Aynı ülkenin 2 şehri, Roma ve Napoli, bir şehir yapılarına ne kadar iyi bakıp önemsediyse aynı oranda Napoli şehri o kadar sahip çıkmamış eserlerine. Yine karşılaştırma yaparsak, aynı ülkenin 2 şehri, Floransa ve Napoli, bir şehir ne kadar düzenli bir şekilde yapılanmışsa, diğer bir şehir aynı oranda o kadar kötü ve çarpık yapılanmış. Hani şehrin bir kısmı güzeldir diyerekten gezdik ama 3 saat zor dayandık gerçekten çok rezil bir yer. Sanırım buraya gitmenin sebebi sadece Pompeii ye yakın olması olabilir, ve damak tadınız nasıldır bilmiyorum ama yağın içinde bir pizza seviyorsanız pizzası için gidilebilir.

 Bu bölümde İtalya’da gittiğim şehirleri yüzeysel olarak sizi sıkmamaya çalışarak tanıtmaya çalıştım. Bundan sonraki bölümlerde her şehri görülmesi gereken yerleri, yemek yenecek yerleri; fotoğraf ve videolarla tanıtmaya çalışacağım.

Dikkat Çekenler: Yemekleri dışında şarabı ucuz ve çok güzeldir. İnsanı kız,erkek fark etmez güzeldir. Bizim gibi sıcak kanlılar ama medenilerdir. Şen şakrak ve bağırarak konuşan insanlardır. Değerlerine çok iyi bakmışlardır. Müzelerin bir çoğu beleş, geri kalanı ise Avrupa'nın başka ülkelerine oranla ucuzdur. Vespa en çok kullanılan araçtır ve işe giden okula giden, şık, salaş herkes bunu kullanır. Avrupa'nın geri kalanına oranla oldukça ucuzdur.